Dünyadan Cennete açılan pencere: Kandıra
Dünya üzerinde keşfedilmeyi bekleyen, doğal güzellikleri ve ahlaki değerlerini günümüze kadar bozulmadan taşımayı becerebilen kaç köşe kaldı ki? Milyarlarca yıllık dünya tarihinde saklı kalmayı ve değerlerini günümüze taşımayı beceren nadir köşelerden biridir Kandıra. Üstelik Marmara Bölgesi’nde ve sanayisi gelişmiş Kocaeli, İstanbul, Sakarya gibi büyükşehirlerin hemen yanı başında olmasına rağmen. Doğal güzellikleri, çiçek ve çam kokan havası, birbirinden güzel pırıl pırıl sahilleri, sessiz ve sakin huzurlu ortamı ile zamana meydan okuyan bir beldedir Kandıra.
Birbirinden ihtişamlı tepelerin sunduğu enfes manzaralar, ilahi bir emrin tecellisi olarak görsel şölenlerle süslenen ovalar, berraklığıyla gökyüzünün mavisini yansıtan sahilleri ve tertemiz denizin içinde vücudunuzu şımartabileceğiniz bir belde olarak Kandıra, cennetin dünyaya açılan dev bir aynası hükmündedir adeta. Yeşil ve mavi’nin Karadeniz’e özgü renk cümbüşü ile kendini yansıttığı doğal güzellikleri ile Kandıra, görebileceğiniz en harika görüntüleri zevkinize sunmanın yanında, bu güzellikleri şehir hayatından kopmadan tadabileceğiniz en yakın bölge olarak ta eşsiz bir öneme sahip.
Kandıra’yı bu derece özel bir belde yapan sadece doğası ve harikulade tabiat güzellikleri değil şüphesiz. Peki ya insanımız? Birçok yerde bulamayacağınız derecede sıcak ve samimi insanımız. Sohbet seven, yoldan geçen misafirine tanıyıp tanımadığına bakmadan sofrasına davet eden, fırından çıkan sıcacık mancarlı pidesinden ikram etmekten zevk alan insanımız. Sağ olsunlar var olsunlar. Kandıra’nın tüm değerleri ile gurur duyduğumuzu ifade ederken, bu değerleri bozulmadan geleceğe taşımak azminde olduğumuzu belirtmek isteriz.
Kandıra’yı tanıtan bu yazıyı sizlere sunmaktan ve Kandıra adına tarihe önemli bir not düşmekten mutluyuz, gururluyuz.
KANDIRA ADI NEREDEN GELİYOR?
Kandıra kadar tarihinde karanlıkları aydınlatılmamış başka bir kasaba var mıdır bilemiyoruz. Fakat Türkiye'nin ilim ve kültür alanında en gelişmiş eserlere sahip İstanbul Kütüphanelerinde bile Kandıra hakkında en küçük bir kaynağa rastlanamamamıştır. “Dede Korkut” hikâyelerinde ”Kantura” diye küçük bir isme rastlanmakla birlikte bu ismin Kandıra olup olmadığı belli değildir. Fakat yapılan rivayetlere göre, Selçuklular döneminde önemli bir merkez olan Kandıra, ismini Kandıra’nın fethi sırasında yapılan çarpışmalarda akan kanın kızıla boyadığı dereden almaktadır. Fetih sırasında yaşanan kanlı çarpışmalarda akan insan kanı ile kızıla boyanan ve ismini akan kızıl dereden alan Kanlıdere, zamanla Kandere, Kandura ve ardından da Kandıra şekline dönüşmüştür. Kandıra ve çevresindeki eski muhtarların mühürlerinde Kandıra adının hep Kandere şeklinde olması bu rivayeti doğrulamaktadır.
TARİH ÖNCESİNDEN OSMANLIYA KANDIRA
Tarih öncesinden Osmanlı’ya kadar Kandıra üzerine resmi belgeye rastanmasa da 1945 yılında Rıfat Yüce tarafından kaleme alınan Kocaeli Tarihi ve Rehberi adlı eserde, Kandıra’nın milattan önce 3000’li yıllarda Sit’lerin, As’ların ve Amazon’ların yaşadığı yönünde rivayetlere rastlandığı ifade edilmektedir. MÖ 7. yüzyılda Ege göç kavimleri ile gelen Mis’ler Bebrik’ler ve Megaralı’ların da Kandıra’ya yerleştiği söylenmektedir. Özellikle Kerpe, Bitinya Krallığı’nın ardından Roma, Bizans ve Ceneviz gemilerinin de uğrak limanı haline gelmiştir. Kefken – Kovanağzı’ndan çıkarılan aralarında kazıyıcı, kesici ve delici aletlerin de yer aldığı insan elinden çıkmış taş eserler ve bulunan tüm kalıntılar bölgenin çok eski zamanlardan bu yana yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir. Bu da Kandıra’nın çok eski bir yerleşim yeri olduğunu oryata koymaktadır.
Osmanlı Dönemi Kocaeli İsmi ve Kandıra
Kandıra ile Osmanlı’nın ilk temasının 1308-1317 tarihleri arasında Orhan Bey döneminde gerçekleştiği bilinmektedir. Şehzadeliği döneminde Orhan Bey’e lalalık yapan ve daha sonra Karasu’dan Karadeniz Ereğlisi’ne kadar uzanan kıyı bölgelerinde fetihler yaparak ‘’ Kocaeli Fatihi ’’ ünvanını alan Akçakoca Bey (Ö.1328 Kandıra) aynı zamanda Osman Bey’in yakın arkadaşı ve komutanlarındandır. Orhan Bey tarafından, İzmit tarafının fethi ile görevlendirilen Akçakoca Bey, 1320’de İzmit tarafını fethetmek için akınlar düzenledi. Sapanca Gölü kıyısındaki küçük kaleleri ve daha sonra Kandıra’yı fethetti. Sakarya bölgesi komutanı Konur Alp’le birlikte Aydos ve Samandıra Kaleleri’ni fetheden Akçakoca Bey, İzmit bölgesine yönelik fetihlerin sürdürdüğü sırada Babatepe’sinde vefat etti. Daha sonra onun anısına İzmit Sancağına Koca-ili anlamına gelen Kocaeli adı verildi. Osmanlı döneminde İstanbul’un ihtiyaç duyduğu odun kömürü, tomruk ve tahtanın bölge ormanlarından kesilen ağaçların gemi yapımında kullanılmak üzere Kerpe’den nakliye edildiği söylenmektedir.
Kandıra Halkından Milli Mücadeleye destek
Kandıra; Coğrafi durumu İstanbul, İzmit ve Karadeniz’e yakınlığı sebebiyle İstiklal Savaşımız sırasında oldukça yoğun faaliyetlerin meydana geldiği bir yer olmuştur. İstanbul’dan kaçarak Ankara’ya gitmek isteyen vatansever şahsiyetlerin milli mücadele döneminde İstanbul –Şile istikameti dağlık alandan çıkarak Kandıra üzerinden Geyve Boğazı yoluyla Ankara’ya ulaştıklarına şahit oluyoruz. Kurtuluş savaşı sırasında birçok işgal ve tecavüzlereuğrayan Kandıra, 1918’de İngilizlerin, 1920’li yıllarda Yunanlıların işgaline maruz kalmasının yanında biz dizi Rum, Ermeni, Abaza ve Çerkez çetelerinin yağmalama, saldırı ve tecavüzlerine uğradı. Milli mücadelenin başladığı günden itibaren Kuva-i Milliye’yi ve Mustafa Kemal’in önderliğinde Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen Kandıra halkı, seçtikleri liderler vasıtasıyla köy ve nahiye olarak milis kuvvetleri kurup milli mücadeleye destek verdi. Bunların bazıları; Kandıra kazası Şeyhler Nahiyesi’nden “Halit Molla” (500-600 kişilik bir kuvvet), Akçaova Nahiyesi Tokaçlar Köyü’nden Ahmet Reisoğlu ve Molla Rıfat ( 50 kişilik bir kuvvet), Kaymaz Nahiyesi’nden “Halit Pehlivan” ve “Dayı Mesut” çetesi, Kandıra ve Karasu Bölgesinden “İpsiz Recep”Çetesi, “Küçük Aslan” ve “Yahya Kaptan” çeteleri önde gelen çetelerdendir. Bu çetelerin halkın yardımıyla silahlanarak Rum, Ermeni, Abaza çetelerini sindirmenin yanında, Yunan taburuna ve İngiliz müfrezelerine de önemli zayiatlar verdirdikleri bilinmektedir. Kandıra halkı 14 Şubat 1922 tarihinde, Ankara Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşek) Bey’e; Türk Milletinin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumak için, kanlarının son damlasına kadar mücadeleye hazır olduklarını belirten bir telgraf gönderererek tarihin şanlı sayfalarına adını yazdırmıştır.
1868’DEN BU YANA KANDIRA
Kandıra, 1868 senesine kadar Üsküdar’a bağlı bir nahiye iken bu tarihte kaza (ilçe) olunca bağımsız İzmit Sancağı’na bağlanmıştır. Bu tarihte ilk olarak belediye olan Kandıra, Büyükşehir Yasası’nın değişmesi ile 30.03.2014 tarihinden itibaren köylerinin mahalle statüsüne alınması sonucu 96 mahalleden oluşan bir belediye haline dönüşmüştür. Yapılan bu değişikliğe uyum sağlamak amacıyla Kandıra Belediyesi’n de yeni bir yapılanma çalışması sürdürülmektedir.
Kandıra’nın Coğrafi Konumu
Doğal güzellikleri ve 933 km² yüzölçümü ile Kandıra Marmara Bölgesi’nin en dağınık ve en bakir yerleşim yeri olarak karşımıza çıkıyor. Karadeniz’in en belirgin özelliği olarak göze çarpan yeşili ile adeta bir cenneti andıran Kandıra, Karadeniz’de 52 km’lik sahil şeridi ile aynı zamanda bir turizm cenneti olma yolunda ilerlemektedir. Kuzeyinde Karadeniz, güneyinde İzmit (Kocaeli ) merkez ilçesi, doğusunda Sakarya ili, , batısında ise İstanbul’un bulunduğu Kocaeli’ye bağlı Karadenize tek kıyısı olan benzersiz bir ilçedir. Küçük tepelerle kaplı verimli toprakları bulunan ilçe, deniz seviyesinden 75 metre yüksekliktedir. İlçenin en yüksek tepesi Babadağ (400 mt ) olup, Çaltepesi (350 mt) yüksek sayılabilecek ikinci tepedir. Bunun dışında irili ufaklı birçok tepe bulunmaktadir. Kandıra’nın Karadeniz’e dökülen 3 deresi mevcuttur. Namazgah Deresi ve Kanlıdere’nin Babaköy Karakaya Mahallesi altında birleşmesi sonucu oluşan Sarısu Deresi 25 km, Seyrek Deresi 11 km ve Kumcağız Deresi 7 km uzunluğunda olup debileri düzensizdir.
İklim/Climate
Karadeniz ikliminin karakteristik özelliklerine sahip Kandıra, Marmara ve Batı Karadeniz ikliminin etkisi altında olduğu için geçiş iklim özelliğini taşır ve her mevsim değişen miktarlarda yağış almaktadir. Kar yağışı sınırlı yağmaktadır. Sahil bölgelerinde kar yağışı çok tutmasa bile nadiren iç kesimlerde karın haftalarca kaldığı görülmektedir. Sahil boyundaki tepelerin engellemesiyle kuzey rüzgârlarından çok fazla etkilenmeyen ilçemizde kışlar çok soğuk geçmemektedir.
EKOLOJİK YAPI
Kandıra, bitki örtüsü bakımından da uzun yıllar ormanlık alanlarını koruyabilmeyi başarmış nadir ilçelerden biridir. Kıyı şeridi boyunca uzanan ormanlar önemli bir alanı kaplamaktadır. Karadeniz’in kıyı kesimleri boyunca yılın her mevsimi yeşilin her tonu ile Kandıra, ziyaretçilerine yeşilin her tonunu sunmaktadır. Özellikle yıllar Orman Bölge Müdürlüğü tarafından hızlı geliştiği için tercih edişen çam türleri ile göz dolduran Kandıra ormanlarında Ihlamur, Kestane, Meşe, Gürgen, Kızılcık, Kayın, Göknar, Çınar ve Taflan gibi birçok doğal ağaç çeşidi bulunmaktadır. Kandıra toplam 27.310 hektar ormanlık alana, 11.470 hektar verimli, 15.480 hektar ise bozuk ormanlık alana sahip olmakla beraber 85.472 hektar sorumluluk alanına sahiptir. Bölgede fındık, ceviz, buğday, arpa, mısır, yulaf, keten, darı, ayçiçeği gibi tarımsal ürünler halen önemli yer tutmaktadır. 2015 yılında kurulması planlanan Türkiye’nin ilk ve tek gıda organize sanayi bölgesinin tarım ve hayvancılığa büyük dinamizm katması beklenmektedir.
GÖL- GÖLET –ŞELALE- BARAJLAR
Kandıra hem doğal gölleri hemde göletleri ile dikkat çekmektedir. Pınarlı Köyü’nde bulunan doğal Karamadın Gölü, Karaağaç ve Kaynarca İlçesinin Arifağa Köyleri arasında kalan KamışGölü, Ütük Göleti, Ahmethacılar ile Kaymazerikli Mahalleleri arasında Toramanlar Göleti ve Seyitaliler ile Sarıcaali köyleri arasında sulama amaçlı kullanılan Arıklar Göleti, Çamkonak Kamış Gölü (Gizli Göl), Teksen yapay gölü başlıca göl ve göletlerimiz olarak sıralanmaktadır. Tüm bu göl ve göletlerin yanında 2014 yılı Ocak ayı içinde açılışı yapılan Namazgah Barajı bölgede 100 yıllık içme suyu ihtiyacının karşılanmasında ve tarımsal sulama alanında önemli bir yere sahip. Kandıra merkez ve köyleri ile İzmit, Derince, Körfez ve Gebze’nin kuzey köylerinin ihtiyacınının karşılanması noktasında da destek sunması beklenen Namazgah Barajı, 50 milyon metreküp su kapasitesine sahiptir. Kandıra’da iki şelale mevcuttur. Bunlardan birincisi Kandıra’nın ismini aldığı Kanlıdere üzerinde bulunan Kanlıdere şelalesi ve aynı derenin yaklaşık 2 km aşağısında Kışla Mahallesi altında bulunan fakat çok kimse tarafından bilinmeyen Kışla Şelalesidir.
DEMOGRAFİK YAPI
Sahip olduğu 933 km² yüzölçüme rağmen nüfus olarak Kocaeli ilçeleri arasında en düşük orana sahip olan Kandıra, işsizlik dolayısıyla sürekli göç veren bir ilçemizdir. Tarihi boyunca ik defa yapılan yatırımların ardından göç vermeyi duruduran ilçenin gelişmesi ve göç alır hale gelmesi için bir dizi çalışma hayata geçirlmeye çalışılmaktadır. İstatistiksel verilere göre 1980’li yıllarda 1950’lere göre nüfusunda %16 azalma görülen ilçede, 1980 sonrası nüfus azalması devam etmiştir. Bu azalmada ilçeye bağlı bazı köy ve bucakların 1954 yılında Sakarya’ya bağlanmasının etkili olduğu varsayılsa da, nüfus azalmasındaki ana etkenin ilçenin yetersiz ekonomik koşulları nedeniyle göç verdiği aşikardır. 1881/1882-1893 Osmanlı nüfus sayım verilerine göre İzmit Sabcağı’nın Adapazarı’ndan sonraki en kalabalık ilçesi 44.033 kişi ile Kandıra olarak görülmektedir. İlçe nüfusunun %80’i mahalle statüsüne alınan köylerde yaşamaktadır.
EKONOMİK YAPI
Tarım ve hayvancılığa dayalı kırsal bir ekonomik yapıya sahip olan ilçede, tarım sektörü ve balıkçılık ekonomik yapı taşı olarak karşımıza çıkmaktadır. 52 km’lik sahil bandı ile ikinci büyük ekonomik girdi turizmden sağlanmaktadır. Özellikle yaz aylarında yazlık ev sahipleri ve günü birlik ziyaretçilerle 200.000’lere çıkan nüfus ekonomik olarak ilçeye büyük katkı sunmaktadır. Son dönem yapılan çalışmalarda turizmin sadece yazın değil kışın da ekonomiye katkı sağlaması amacıyla bir dizi çalışma yapılmaktadır. Tarım ürünlerinin katma değerinin düşük olması nedeni ile bölge ekonomisine katkı payı düşük olsa da, GİOSB’nin kurulması ile bu çarkın tersine çevrileceği öngörülmektedir.
TARIM
Elverişli iklim, verimli topraklar, yaz kış ekilebilecek ürün çeşitliliği ve hemen hemen ekilen her ürünün yetişmesi tarımı en önemli geçim kaynağı olarak karşımıza çıkarmaktadır. Buğday, fındık, arpa, yulaf, mısır, ayçiçeği, fasulye, patates, nohut, keten, domates, biber, patlıcan, bamya, salatalık, lahana, marul, kabak, taze soğan, sarımsak, ıspanak gibi pek çok ürün verimli toprakların bereketiyle maharetli ellerde yetiştirilmekte ve yıllık ortalama 57.750 ton hububat üretimi yapılmaktadır. Çilek, biber, fasulye gibi sebzeler; fındık, mısır, buğday, arpa gibi taneli ürünler yaz aylarında en çok tercih edilen ürünlerdir. Kandıra’da 54.984 hektar bitkisel üretim alanı, 1.800 hektar mera alanı, 26.100 hektar orman arazisi ve 10.416 hektar da diğer alanlar olmak üzere toplam 93.300 hektar tarım alanı mevcuttur. Tarım sektörüyle uğraşan kayıtlı çiftçi sayısı ise ortalama 5.000 civarında olup 3.000 kadar da fındık üreticisi vardır. Yıllık fındık üretimi 9.000 Ton’ dur. Tarım sektöründe yükselen makineleşme oranı sayesinde modern tarım yapılmaktadır.
The fertile soil of Kandıra has never disappointed its people. The fact that its climate is convenient to get all kinds ofproducts increases the product range. Wheat, nut, barley, oat, corn, sun flower, beans, potatoes, chickpeas, linen, tomatoes, peppers, aubergine, gumbo, cucumber, cabbage, lettuce, zucchini, green onion, garlic, spinach and many other products prove this product range. An average of 57.750 tons of cereal production is made annually. Today, grainy products such as strawberry, pepper, beans, nuts, corn, wheat, barley are the most preferred products. Kandıra has an agricultural land of 93.300 hectares in total; 54.984 hectares consisting of vegetative production land, 1.800 hectares consisting of pasture area, 26.100 hectares consisting of forest land and 10.416 hectares consisting of other areas. The number of registered peasantsworking in the agricultural sector is approximately 5.000 and there are around 3.000 nut producer. Annual nut production is 9.000 Tons. Modern agriculture is made thanks to the rising mechanization rate in the agricultural sector.
HAYVANCILIK
Kandıra’da hayvancılık olarak sığır, manda, koyun, keçi yetiştiriciliği ile tavuk ve hindi yetiştiriciliği yapılmaktadır. Meşhur Kandıra Yoğurdu’nun dillere destan lezzetinin sırrı manda sütünden gelmektedir. Özellikle büyükbaş hayvancılık çok daha yaygın olarak yapılmaktadır. İlçede 2014 verilerine göre 20.000 büyükbaş, 10.200 küçükbaş hayvan bulunmaktadır. Son yıllarda büyük ahırlarda hayvan yetiştiriciliği artan bir seyir göstermektedir. Yıllık süt üretimi 28.000 tondur. Orijinal adı “ Amerikan Bronzu” olarak bilinen siyah renkli hindi “Kandıra Hindisi” olarak uzun yıllar Kandıra’da üretilmiştir. 1979 yılında açılan Hindi Çiftliği’nin 2002 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından kapatılmasının ardından hindi üretiminde büyük düşüş yaşanmıştır. Hindicilik şahsi çabalarla yılbaşına özel olarak üretim yapılmak suretiyle bireysel olarak sürdürülmektedir. Yıllık 22.000 ton beyaz et üretimi yapılırken, son verilere göre 17 milyon 61 bin kanatlı hayvan bulunmaktadır. Kandıra’da ayrıca 1.350 adet fenni kovan mevcuttur.
BALIKÇILIK
Özellikle Kefken ve Bağırganlı limanından çıkan balıkçı tekneleri ve gemileri tarafından avlanan hamsi, istavrit, tekir, levrek, mezgit, kefal, sazan, kalkan ve palamut gibi değişik balık türleri, bölge halkına ekonomik girdi sağlayan balık çeşitleri arasında yer almaktadır. Bölgede avlanan balık ilçe halkı tarafından afiyetle tüketilirken, Marmara bölgesinin balık tüketimine de büyük katkı sağlanmaktadır. Büyük limanların dışında Kerpe, Seyrek ve diğerkoylarda da küçük teknelerle balık avcılığının yapıldığını görüyoruz. İlçede 147 adet tescilli toplam 450 adet tekne,1500 balıkçı(gemiadamı) vardır.
Turizm
Güzel sahilleri ve Kocaeli, İstanbul ve Sakarya gibi büyük yerleşim birimlerine yakın oluşu nedeniyle günü birlik ziyaretçilerin akınına uğrayan Kandıra, her geçen gün turizm de artan bir taleple karşı karşıya. Bu nedenle de turizm son yıllarda en önemli geçim kaynakları arasında yeralmaktadır. Günümüzde belediyenin çalışmaları ile Turizm Master Planları hazırlanmış olup, sahil bölgelerinde imar düzenlemeleri hususunda yapılmaya başlanan çalışmalar turizm sektörünün geleceğine ait ümitleri artırmaktadır.
KANDIRA EKONOMİSİ
İlçemiz sanayi bakımından çok geniş bir yelpazeye sahip olmamakla birlikte 3 adet sanayi kuruluşu bulunmaktadır. Bu fabrikalar yaklaşık 50-100 kişiyi istihdam ederek ilçe ekonomisine katkı sağlamaktadırlar. İlçemizin tarım ürünlerinin çeşitliliği içinde ağırlığını hissettiren tahıl ürünleri sanayiye de yön vermiştir. Kandıra’da en dikkat çeken sanayi dallarından biri de yöreye özgü taş işçiliğidir. Kandıra Taşı olarak ün yapan ve Akçaova ile Çerçili’deki ocaklardan çıkarılan taşlar yine buralardaki işletmelerde kesilmekte ve işlenmektedir. Bu taşlar peyzaj mimarisinden dekorasyona, heykeltıraşlıktan, restorasyona kadar pek çok alanda kullanılmaktadır. İstanbul’daki pek çok tarihi eserin restore edilmesi sırasında Kandıra Taşı’nın tercih edilmesi bizi gururlandırmıştır.
While our town doesn’t have a large spectrum in termsof industry, it has 3 industrial enterprises. These factories employ approximately 50-100 people and make contribution to the provincial economy. Cereal products whichare dominant in the diversity of agricultural products of our town have also shaped the industry. There are various flour mills in the town together with a big flour plant. Another important branch of industry in Kandıra is the indigenous stonemasonry. Stones known as Kandıra Stone,extracted from the quarries in Akcaova and Cercili are cut and processed in the plants again in the same cities. These stones are used in many fields from landscape architecture to decoration, from sculpture to restoration. The use of Kandıra Stone in the restoration of many historical artifacts in Istanbul filled us with honor.
KANDIRA GİOSB
Kandıra’ya kurulacak Türkiye’nin ilk ve tek gıda organize sanayi bölgesi için geri sayım başladı. 2023 yılı başından itibaren fabrika temellerinin atılması bekleniyor. Kandıra çiftçisi için büyük bir pazar olacak olan GİOSB’nin hem üretim artışına, hemde bölge ekonomisinin iyileştirilmesine büyük katkı sağlaması planlanıyor. Aynı zamanda da dolaylı olarak göçün tersine çevrilmesi hedefleniyor. 80 fabrika kurulacak olan GİOSB’de 7000 kişinin çalışacak olması ise bir diğer ekonomik kalkınma göstergesi.
Kandıra gelecekte GİOSB’nin tarımsal, hayvansal hammadde ihtiyacını yaklaşık 55.000 hektar ekilebilir arazisi, 57.750 tonluk hububat üretimi, 20.000 büyükbaş hayvancılık potansiyeli ve 261 kümesi ile fazlasıyla karşılamaktadır. Bunun yanında bölgenin lojistik avantajı apayrı imkanlar sunmaktadır. Her türlü hammadde, limanlar, demiryolları, karayolu, otoyol vasıtası ile karşılanabilmektedir. Üretilen ürünler de aynı şekilde rahat ve çeşitli ulaşım imkanları vasıtası ile tüm dünyaya pazarlanabilmektedir. Kandıra-GİOSB teknik ve ekonomik olarak incelendiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılmaktadır. Proje kapsamında 200 hektar alan üzerinde 62 fabrika faaliyete geçecektir. Kandıra –GİOSB’da yatırım yapacak olan firmalar ile ilgili görüşmeler yapılmış, anket çalışması uygulanmış, firma istekleri ve bilgileri alınmıştır. Bölgede yatırım yapmayı düşünen firmalar genel olarak süt ürünleri, et ürünleri, yaş ve kuru sebze-meyve, çikolata şekerleme / unlu mamuller, kuruyemiş/bakliyat ve cips / hazır yemek ana kategorilerinde toplanmıştır.
TARİHİ YAPILAR
Tarihi Yapılar Namazgah
Kandıra’nın fethinde ilk Cuma namazının kılındığı alan olan Namazgah, ilk kılınan namazdan aldığı ismini bu günlere kadar taşımayı bilmiş fethi simgeleyen ulu çınarları ile adeta Kandıra’nın bir simgesi haline gelmiştir. Dönem dönem aile çay bahçesi olarak işletilen tarihi alan, şimdilerde adını yılda bir defa düzenlenen yağlı pehlivan güreşleri ile adını duyurmaktadır.
KANDIRA SULTAN ORHAN CAMİİ
Kandıra’nın en tarihi eserleri arasında Sultan Orhan Cami’inin yeri bambaşkadır. Kitabesiden anlaşıldığına göre, 1330’lu yıllarda Gazi Süleyman Paşa tarafından babası Orhan Gazi adına ahşaptan yaptırılmış olan bu eser beş-altı yüzyıl bu şekilde hizmet vermesinin ardından iyice virane haline gelmiş ve 1887 yılında Sultan Abdülhamit Han tarafından temelinden yeniden bugünkü şekliyle inşa edilmiştir. 1956 yılında hayırseverler tarafından çatısı yükseltilerek tadilattan geçirilmiştir. Zamanla yıpranan cami en son Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan ve 733 bin liraya mal olan iki yıllık bir restorasyon çalışmasının ardından 3 Mayıs 2012 yılında yeniden ibadete açıldı. Şu andaki Orhan Camii bu camidir.
AKÇAKOCA ANIT MEZARI
Akçakoca Bey (1234-1328), Kandıra’yı fethetmesinin ardından İzmit üzerine sefere çıkacağı sırada Kandıra'da vefat etmiştir. 1328 yılında 94 yaşında vefat eden Akçakoca Bey'in, vasiyeti gereği Türk töresine uygun olarak otağının bulunduğu yere gömüldüğü bilinmektedir. Tarihçilerin yaptığı araştırmalar bu yerin Baba Tepesi olduğunu göstermektedir. Burada bulunan türbe 1974 yılında Kocaeli Anıtları Koruma Derneği tarafından otağı andıran planda yeni bir anıt mezar olarak inşa edilmiştir. Dışa açık piramidal gövdeli anıtın merkezinde basamaklarla çıkılan podyum üzerinde Akçakoca’nın mezarı vardır. Akçakoca Anıt Mezarı Anıtlar Kurulu tarafından tescil edilmiştir. Ereğli’den Karasu’ya kadar olan bölge ile Ayan Gölü kuzeyinde Akova, Akçaköy, Kandıra İzmit (feth sırasında Nicomedia diye adlandırılıyor) yakınlarındaki Kaymas ve Çayırköy’e kadar olan bölgeyi fetheden Akçakoca Bey anısına, bölgeye Koca İli anlamına gelen Kocaeli adı verilmiştir.
Seyrek Kaleleri
Rivayetlere göre Romalılar’ın ithalat ve ihracat merkezi olmasından dolayı önemli bir iskele hükmünde olan Seyrek’i düşman saldırılarından korumak için Bizans döneminde yapılmış bir kale olan Seyrek Kalesi, tüm antik liman kalelerinde olduğu gibi iki ayrı koya kol kanat geren bir konumda idi. Yarımada şeklinde olan arazi surlarla çevrilmişti. Osmanlı İmparatorluğunun tek bir güç olarak Karadeniz'in tüm kıyılarına egemen olmasıyla bu kalenin de bir hükmü kalmadı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Karadeniz'den geçen düşman gemilerinin, "burada kalabalık bir yerleşim ve ordunun mevzilendiği bir kale var" düşüncesi ile hedef olmaması için kalenin tarihi surları ve burçları dinamitle çökertildi. Seyrek Kalesi'nin yıkılmasına karşılık kalede ve kıyı boyunca mevziler inşa edildi. Kalede inşa edilen mevziye rahat ulaşılsın diye de bir geçit yapıldı. Şimdilerde bir kalıntı halinde olan Seyrek Kalesi yakınlarında Bizans Prenslerine ait lahit ile kireç, taş ve tuğladan yapılmış hamam kalıntıları mevcuttur.
SAHiLLERİ
Kandıra 52 km uzunluğundaki sahil bandı ve içerdiği doğal güzellikleri, akarsu, göl, deniz, mezire alanı, ada, , mağara, kayalıklar gibi turistik mekanları oldukça fazla olan bir ilçedir. İstanbul il sınırından başlayarak batıdan doğuya doğru sıralanan Pınarlı, Bağırganlı, Seyrek, Sarısu, Kerpe, Kumcağız, Kefken, Kovanağzı, Cebeci, Tuzağzı, Babalı, Dikili gibi birbirinden güzel sahilleri tertemiz denizi ile yeşilin ve mavinin birbirine kavuştuğu mükemmel bir coğrafyadır Kandıra.
KEFKEN
Kefken, ilçenin kıyı boyu yerleşimlerinden ekonomik olarak en gelişmiş sahil bölgesidir. Kandıra’ya 20 km uzaklıkta olan Kefken, özellikle denizi, kumsalı, çam ormanları ile göz doldurmaktadır. Balıkçılıkla adını duyuran Kefken, Orman içi dinlenme tesisleri, mesire alanları, Kovanağzı Plajı, Kapri Koyu, Kefken Limanı ve Pembe Kayalar farklı alternatifler ile gelenleri mest etmektedir. Pembe Kayaların olduğu antik liman arkeolojik ve doğal sit alanı kapsamında koruma altındadır. Denizin içindeyken yumuşak olan fakat denizden çıkarılmalarının ardından sertleşmeleri ile ün kazanan Pembe Kayalar, Osmanlı döneminde buradan kesilen ve insan gücüyle dikdörtgen şekil verilerek deniz yoluyla İstanbul’a taşınmasıyla anılmaktadır. Bu taşların Sultan Ahmet Camii ve birçok caminin yapımında kullanıldığı söylenmektedir.
KERPE
Antik ismi “Kalpe” olan köy, tarihi MÖ 5. yüzyıla kadar giden en eski ve en önemli yerleşim alanlarından biridir. Kandıra’ya 10 km, İzmit’e ise 50 km mesafede sırtını sık çam ormanlarına dayamış şirin bir belde olan Kerpe, 150 metreye kadar sığ-ince kumlu bir denize sahip plajı ve doğu rüzgarlarını kesen bir koy olma özelliği ile Karadeniz sahilleri arasında dalgaların etkilemediği tek sahil köyüdür. Özellikle Temmuz-Eylül ayları arasında günü birlik ziyaretçilerle adeta iğne atsan yere düşmez görüntüler veren Kerpe, turizm olanakları ve tesis imkanları ile Kandıra’nın en gelişmiş sahili özelliğine sahiptir. Kerpe kayalıklarının ünü son yıllarda çekilen kıliplerle tüm Türkiye’ye yayılmıştır. Kerpe kıyıların olağanüstü güzelliği deniz âşıklarının aşklarını tazelerken, akşam saatlerinde Kerpe Kayalıkları’ndan gün batımını izlemek çok daha farklı bir keyif olarak karşımıza çıkmaktadır. Cenevizliler döneminden kalan tarihi Kerpe Limanının yeniden gün ışığına çıkarma projesinin gerçekleştirlmesi durumunda Kerpe çok daha vazgeçilmez bir sahil şeridi olacaktır.
Miço Koyu Kadınlar Plajı
Miço Koyu Kerpe ile Kefken arasında orman içinde gözlerden uzak bir alanda bulunmaktadır. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından kadınlar plajı olarak düzenlenen koya kadınların ilgisi çok fazladır. Kerpe Kartalkayalar bölgesinden doğan toprak yolu takip ederek ulaşabileceğiniz Miço Koyu’na, sık çam ve meşe ormanlarından oluşan patika bir yolla Kumcağız üzerindende 10 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılmaktadır. Miço Koyu sadece gözlerden uzak olması ile değil, izeyenlerine sunduğu dalgaların taş ve kayalıkları döverek oluşturduğu enteresan şekillerle de özel bir yerdir. Bu şekiller arasında en ilgi çekeni ise kayaların etrafını sararak havuz görünümü verdiği, ‘Taş Havuz’ denilen ve içinde yüzülebilen doğal havuzdur.
Cebeci
Kandıra’nın bir diğer turistik mekânı Cebeci Kandıra’ya 27 km mesafede denizi, ormanları ve sahili ile turist akınına uğramaktadir. Mavi bayrak almış bir mekan olan Cebeci bu özelliği ile de takdire şayan bir tatil cennetidir. İlçenin en geniş plajına sahip Cebeci, aynı zamanda Kefken Adasına açılan bir kapı hükmündedir. Tarih boyunca Karadeniz’de yerleşim yeri olarak kullanılan tek ada olması özelliği ile tarihi öneme sahip olan Kefken Adası, Cebeci sahiline tekne ile 5 dakika uzaklıkta olup doğayla iç içe olmak isteyenlerin tercih ettiği mekânların başında gelir. Cebeci, çadır turizmi ve Cikcik adı verilen kum midyelerinin bolca bulunması ile de ünlüdür.
Bağırganlı
Kandıra’ya 18 km uzaklığı bulunan Bağırganlı kendine has kayalık kayalılardan oluşan kıyıları, güzel plajı, harika doğası ve sakinliği ile her geçen gün artan bir ilgi ile karşı karşıyadır. Seyrek, Safalı -Hacımazlı köyleri üzerinden gidilerek ulaşılan Bağırganlı, Kefken’den sonraki ikinci büyük sahil ve balıkçı mahallesi olma özelliği taşımaktadır. Elverişli arazi koşulları yapılaşmanın daha ferah ve geniş bir alana yayılmasına katkı sağlamış, modern ve lüks villaların yükseldiği alanların yanında inşası hala devam etmekte olan balıkçı barınağı ile balıkçılıkla adından söz ettirmektedir.
Seyrek
Kandıra’ya 11 km mesafede bulunan Seyrek sahilin en şirin koylarından birine sahip olmasının yanında, mesire yerleri ve 300 metrelik kumsalıyla sakin ve huzur dolu bir tatil yeridir. Seyrek, aynı adı taşıyan deresi ile de ortama ayrı bir renk katmaktadır. Denize bağlantısı nedeniyle kefal gibi balıkların üreme alanı olan derede, dere balığı, sazan ve kefal avı yapılmaktadır. Oldukça güzel bir koya sahip Seyrek’te, otelcilik anlamında hiçbir yatırım yapılmamıştır. Ev pansiyonculuğu yapılmaktadır. Bölge denize sıfır tatil siteleri ile de ünlüdür.
Kurtyeri (Kumcağız)
Kefken’e gelmeden Kumcağız Sahiline sahip güzel bir köy olan Kurtyeri, geniş kumsalı ve temiz denizi ile ziyaretçi akınına uğramaktadır. Bölgede Maliye Bakanlığı’na ait dinlenme tesisi ile Orman Bakanlığı’na ait orman içi çadır kampı bulunmaktadır.
Sarısu
Kandıra’ya 8 km mesafede bulunan Sarısu, koyu ve denize dökülen Sarısu Deresi ile adeta bir cennet görüntüsündedir. Kandıra Namazgah ve Kanlı Dere’nin Babaköy altlarında birleşmesi sonucu oluşan Sarısu Deresi’nin denizle kavuştuğu noktada yer alan koyda kurulan Sarısu, bir kilometrelik kumsalı ile göz doldurmaktadır. Denize paralel olarak akan dere, belli zamanlarda su miltarının artması sonucu farklı noktalardan kumsalı yararak denizle birleşmektedir. Sarısu Deresi içinde barındırdığı sazan, levrek, kefal ve tatlı su balıkları ile olta balıkçılığında en çok tercih edilen dere olmasının yanında, kumsala ulaşmak için geçilmesi gereken bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Dereyi sallar vasıtasıyla geçilmektedir. Henüz yapılaşmanın başlamadığı koy, bakir güzelliğini daha uzun yıllar koruyacak gibi görünmektedir.
BABALI- DİKİLİ
30 km uzaklıkta olan Babalı, Kandıra’nın en uzak sahil bölgesidir. Açık deniz özelliği ile bu sahiller rüzgârlı havalarda sörf meraklılalarına sörf yapma imkânı sunmaktadır. Uzun kum mevkiinden başlayan ve göz alabildiğine uzanan kumsalı ile Babalı, her sene 2-3 mt yürüyen kum dağları ile çöl manzarasının izlenebileceği bir doğal güzelliğe sahiptir. Burada bulunan doğal göl ise bölgeye ayrı bir güzellik katmaktadır. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşlarında batan gemilerden kurtulanların sığındığı Babalı Mağarası, her yıl binlerce kişinin ziyarete gelmesi ve yapılan ayinler ile ünlüdür. Babalı’da büyük sayılabilecek herhangi bir tursistik yatırım bulunmamaktadır. Fakat ziyaretçilerin konaklama ihtiyacını karşılayacak sayıda motel ve pansiyon mevcuttur. Çadır, kamp olanakları açısından oldukça uygun olan belde, mesafenin uzak, ulaşımın ise zorlu olması nedeniyle hâlâ bakirliğini korumaktadır. Yapılması planlanan Karadeniz Sahil Yolu’nun yapılması durumu bu bölgenin gerçek değerini kazanması beklenmektedir.
SARDALYA KOYU MALKAYA ADASI
Kandıra’dan 25 km uzaklıkta bulunan Sardalya Koyu, genel olarak kayalık ve taşlık yapısı ile büyük bir kısmı denize girmeye elverişli bir koy değildir. Yeşil ve mavi renlerin hakimiyetindeki koyun batı ucunda suyu az akan bir pınar denizle birleşmektedir. Koyun en önemli özelliği kıyıdan 50 mt açıkta bulunan Malkaya Adası’dır. Rivayetlere göre buraya gizlenen hazinelerden ismini almış olan Malkaya Adası, bir manastır kalıntısı olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescillenerek koruma altına alınmıştır.
EĞİTİM
Kandıra merkez ve mahallelerinde 23 ilköğretim okulunun 19’u ortaokul olarak ta hizmet vermektedir. 2014 yılı içinde hizmete giren anaokulu ile birlikte ilçede 30 adet eğitim kurumu bulunmaktadır. Anadou Sağlık Meslek Lisesi, Anadolu Lisesi, Anadolu İmam Hatip Lisesi, Anadolu Teknik Lisesi, Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi, Halk Eğitim Merkezi ve Kocaeli Üniversitesi Kandıra Meslek Yüksek Okulu çeşitli branşlarda eğitim veren kurumlar olarak öne çıkmaktadır.
SAĞLIK
Kandıra ilçe merkezinde M.Kazım Dinç Devlet Hastanesi ve bir adet 112 acil hizmet istasyonu ve özel diş klinikleri mevcuttur. Bunun dışında İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı aile hekimleri tarafından mahallelerde sağlık hizmeti verilmektedir. Kandıra merkezde 7 ve Kefken’de 1 olmak üzere 7 eczane ile Merkez, Kaymaz Mahallesi, Akçaova Mahallesi, Sinanlı Bilalli Mahallesi, Kefken olmak üzere 5 ayrı noktada sağlık ocağı bulunmaktadır.
EKOTURİZM
Yürüyüş severler açısından Kandıra’nın hemen hemen her bölgesi farklı doğal parkurları ile adeta parkur cenneti hükmündedir. Çam ormanları ve makilik alanlar arasında doğa manzarası ve temiz havası ile göz dolduran en önemli yürüyüş parkuru Sarısu ile Kerpe arasında bulunan 13 km’lik parkurdur. Orman ve Su İşleri Bakanlığı 1. Bölge Müdürlüğü Kocaeli Şube Müdürlüğü tarafından Sarısu ve Seyrek arasında oluşturulan Yaban Hayatı Geliştirme Sahası yaban hayatı adına önemli bir adım olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğancılı, Çalköy, Sarısu Deresi ve Karadeniz arasında bulunan bu bölgede zaman zaman özellikle avcılar derneği üyeleri tarafından yetiştirilerek salınan salınan Sülün, Keklik türü av hayvanlarının yanında Karaca gibi hayvanların yaşadığı bilinmektedir. Bölge 07.09.2005 tarihinde 4915 sayılı Kara avcılığının 4. Maddesine göre Bakanlar Kurulu kararu ile Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme sahası olarak ilan edilmiştir.
FESTİVALLER/ FESTİVALS
Kandıra ve yerel değerlerini tanıtmak amacıyla yapılan çalışmalar arasında en önemlileri kuşkusuz festivallerdir. Kandıra Belediyesi tarafından Yoğurt Festivali adıyla başlatılan festivaller günümüzde Geleneksel Kültür ve Sanat Festivali olarak sürdürülmektedir. Her yıl Temmuz Ayı 2. Haftası gerçekleştirilen festival organizasyonunda yoğurt, mancarlı pide gibi yerel değerler düzenlenen yarışmalarla eğlenceli bir atmosferde tanıtılmaktadır. Kandıra’nın çeşitli köylerinden ve merkezinden yoğurt üreticilerinin katılımıyla gerçekleşen yoğurt yarışması ve Namazgah Yağlı Pehlivan Güreşleri ise festivalin en çok coşkuyla izlenen organizasyonu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yüzlerce güreşçinin katıldığı güreşlere Kandıra Halkının ilgisi her geçen sene artarak devam etmektedir. Animasyon gruplarıyla eğlencenin doruğunu yaşayan çocuklar ise şüphesiz festivalin en çok eğlenen grubu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bağırganlı Mahallesi Taflan Koyu Geleneksel Kültür, Sanat ve Spor Festivali
Taflan Koyu’nu tanıtmak amacı ile Bağırganlı Mahallesi Taflan Koyu Güzelleştirme Derneği Başkanlığı tarafından geleneksel olarak 20 yılı aşkın süredir düzenlenen festival, plaj voleybolu turnuvaları ile adından söz ettirmektedir. Festival yüzlerce turistin bölgeye akın etmesine neden olmktadır.
HIDRELLEZ
Eski önemini yitirmesine rağmen baharın gelişini müjdeleyen hıdrellez şenlikleri Kandıra’da özel öneme sahip olma özelliğini hala sürdürmektedir. Hıdırellez, Kandıra ve çevresinde önemli sayılan bir gündür ve bu nedenle fazlasıyla önem verilir. Bir zamanlar gül altlarında oturularak söylenen mani ve şarkılarla, kurulan salıncaklarla kutlanan Hıdrellez, şimdilerde bölge bölge düzenlenen yemek ve mevlit organizasyonları ile piknik havasında gerçekleştirilmektedir. Yer yer yakılan ateş çevresinde yapılan eğlenceler, ateş üzerinden atlamalar geçmişten günümüze yansıyan küçük kareler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Babatepesi Akçakoca Bey’in mezarının başında yapılan Hıdrellez programı ve Kışla Mahallesi Uçbey Tepesi’nde düzenlenen Hıdrellez programına ilgi büyük olmaktadır.
AVCILIK
Kandıra’da en köklü avcılar derneği ‘’Kandıra Avcılar Derneği ‘’olarak karşımıza çıkmaktadır. Dernek üyelerinin fazla olması ve uzun zamandan bu yana sürdürdüğü çalışmaları ile Kandıra Avcılar Derneği Kandıra’da avcılar için özel bir yere sahiptir. İkinci Dernek ise ‘Kandıra Avcıları Atıcıları Sportif Olta Balıkçıları Ve Doğal Hayatı Koruma Derneği’ dir. Kandıra Avcılar Derneği tarafından her yıl düzenlenen toplu balıkçılık ve toplu kara avcılığı gibi etkinlikler ile avcıları bilinçlendirici yemek organizasyonları büyük beğeni toplamaktadır. Korumacı avcılığı benimseyen, doğal yaşamı korumak adına gece avcılığını önlemeye çalışan Kandıra’lı avcılar, av sezonuna, avlanma miktarına dikkat etmelerinin yanında yetiştirdikleri Sülün, Keklik gibi av hayvanlarını doğaya salmaları ile de takdir toplamaktadır. Kandıra’da av mevsimi Ağustos ayında başlayıp Şubat ayının sonlarına doğru bitmektedir. Av olarak; yaban domuzu, tavşan, göç hayvanlarından bıldırcın, çulluk, ördek, bıldırcın, yuğluk, üveyik gibi hayvanlar avlanabilmektedir.
ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER
NİHAT ERİM (1912-1980)
Nihat Erim, 1912’de Kandıra’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Paris Hukuk Fakültesi’nde doktorasını yaptı. 1939’da Ankara Hukuk Fakültesi’ne kamu hukuku doçenti olarak atandı; 1941’de profesörlüğe yükseltildi. Ankara Hukuk Fakültesi’ndeki kamu hukuku derslerine ek olarak Siyasal Bilgiler Okulu’nda devletler hukuku dersleri verdi. 1945-50 arasında CHP milletvekili olarak TBMM’de bulundu. II. Hasan Saka Hükümeti’nde bayındırlık bakanlığı, Günaltay Hükümeti’nde başbakan yardımcılığı yaptı. Bir dönem gazetecilikle de uğraşan Erim, Başbakan Menderes’in isteği üzerine Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının hazırlanışında görev aldı. 1961’de CHP milletvekili olarak yeniden TBMM’ye döndü. Türkiye’nin 13’ncü başbakanı olan Nihat Erim, Kandıra’dan çıkmış en önemli siyasetçilerinin başında gelir. 19 Temmuz 1980’de İstanbul’da bir silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Turan GÜNEŞ (1921-1982)
1921’de Kandıra’da doğdu. Güneş’in babası Hurşit Bey, annesi Tasfiye Hanım’dır. Evli ve iki çocuk babası olan Güneş 1982 yılında aramızdan ayrılmıştır. Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Güneş, 1945’de İstanbul Hukuk Fakültesi’nde Asistan, 1954’de doçent olarak görev yaptı. 1954-1957’de Demokratik Parti’den Kocaeli Milletvekili, 1956’da kurucu üyesi olduğu Hürriyet Partisi’nin Cumhuriyet Halk Partisi’ne katılması ile CHP yönetim kurulu üyesi daha sonra ise Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde İdari Hukuk Profesörü olmuştur. 1973’de Kocaeli Milletvekili seçilmiş ve I. Bülent Ecevit Hükümeti’nde Dışişleri Bakanı olduğu 1974 döneminde Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleştirilmiştir. 1977’de II. Bülent Ecevit Hükümeti’nde Başbakan Yardımcısı olmuş, 12 Eylül 1980 sonrasında parlamentonun dağıtılması ve milletvekilliğinin sona ermesine rağmen Avrupa Konseyinde Türkiye'yi temsil etmiştir. Evli, 2 çocuk babasıdır.
FETHİ AŞKIN (1914-1978)
1914’de Kandıra’da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gümrükler Genel Müdürlüğü, Kurucu Meclis Bakanlar Kurulu Üyeliği (6 Ocak 1961 - 25 Ekim 1961), Gümrük ve Tekel Bakanlığı ve Meksika büyükelçiliği yaptı. Evli ve bir çocuk babasıydı. 12 Nisan 1978’de yaşamını yitirdi.
M. KAZIM DİNÇ
1948 yılında Kandıra’da doğdu. Babası Fehmi Bey, annesi Dilber Hanım’dır. İlk ve orta öğretimi Kandıra’da tamamlayan Dinç, İstanbul Üniversitesi’nde Eczacılık Fakültesinden mezun olmasının ardından 2005 yılına kadar serbest eczacılık yaptı. 1975 yılında Adalet Partisi’nde siyasete başlayan Dinç, 1991 yılında yapılan seçimlerde DYP’den 19’uncu dönem Kocaeli milletvekili olarak parlamentoya girdi. 27 Kasım 1993 yılında kurulan 50’nci hükümette sağlık bakanı oldu. Kandıra Devlet Hastanesi’ne ve Kandıra’ya yaptığı hizmetlerle adını duyurdu. Görevi 1994 yılı Ağustos ayı sonuna kadar sürdü. Dinç evli ve 1 çocuk babasıdır.
AMİR ATEŞ
1942 yılında Kandıra’da doğdu. Babas Hafız Vehbi Efendi, annesi Dürdane Hanım'dır. Hafız olan babasının etkisinde kalan Ateş, gerek Kur-an ilimlerinde gerekse musiki alanında Hacı Hafız Akkuş Efendi, Kemal Batanay, Sabahattin Volkan, Saadettin Kaynak gibi değerli hocalarından ders ve feyzler almış hıfzını tamamlayarak hafız olmuştur. Eserlerinde bir çok makamı ustalıkla kullanan bestekarın büyük kısmı TRT repertuarında bulun 1000’i aşkın birbirinden güzel eserleri bulunmaktadır. Hicaz makamında " Seni ben unutmak istemedim ki ", " Kaybolan yıldız gibi çıldıran yalnız gibi" Kürdîlihicazkâr makamında " Her güzel bağından bir gül seçerdi ", Muhayyer Kürdi makamında "Bir kızıl goncaya benzer dudağın ", Segah makamında " Ben seni unutmak için sevmedim " ve daha bir çok güzel şarkılarıyla musikimizdeki önemli yerini almıştır. Üsküdar Musiki Cemiyeti’ndeki hocalığının yanı sıra; bir çok dernekte de çalışmalar yapan Ateş, aynı zamanda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi sanat danışmanıdır.
MUSTAFA KANDIRALI
Türk müziğinin klarnet üstatlarından biri olarak Kandıra’nın adını duyuran Mustafa Kandıralı, 1930 yılında Kandıra’da doğdu. Kandıralı’nın babası Recep Bey annesi Fahriye Hanımdır. On üç yaşında Kandıra’daki evinden kaçıp yürüyerek İstanbul’a gelen Mustafa Kandıralı 50 yılı aşkın bir zaman dilimi içindeki sanat yaşamına onlarca plak, 20’den fazla kaset sığdırdı. Yaklaşık yirmi yıl boyunca TRT’deki programlarıyla neşeli bayram sabahlarının simgesi haline geldi. Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Zeki Müren gibi değerli yorumculara eşlik etti. Yeteneği, çalışkanlığı, esprili mizacı, seyirciye ve çalışma arkadaşlarına olan saygısı ile müzik dünyasında bir ekol yarattı. Sadece Türkiye’de değil yurtdışında da bir klarnet ustası olduğunu ispat etti, hayranlar edindi. Louis Armstrong ile beraber çaldı. Dünyanın dört bir tarafında yapılan konserler ve resitallere katıldı.
TUĞGENERAL ÜMİT YILMAZ
1961yılında Kandıra doğdu. Jandarma Astsubay emeklisi olan Babası Emir Hüseyin Yılmaz'ın izinden giden Yılmaz, babasının askerlik görevi nedeni ile ilk, orta ve lise öğrenimini Kandıra dışında tamamladı. İstanbul Kuleli Askeri Lisesinin ardından Ankara Harp Okulu da bitirdi.1982 yılında orduda göreve başlayan Yılmaz, çeşitli görevlerde bulunmasının ardından Bursa Jandarma Bölge Komutanı olarak Yüksek Askeri Şura kararlarıyla Ağustos 2013 yılında emekli oldu.
LALE AYTAMAN
1975-1980 yılları arasında TBMM Kocaeli Cumhuriyet Senatörü Dr. Abdullah Köseoğlu, babası; eski başbakanlardan Nihat Erim, dayısıdır. Emekli Büyükelçi Reha Aytaman ile evlidir. Lale Aytaman İstanbul Üniversitesi Alman dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmasının ardından Hamburg'da Alman Dili ve Edebiyatı doktorası yaptı. Ankara Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak Almanca dersler verdi. 1991-1995 yılları arasında Muğla Valisi olarak görev yaparak Türkiye’nin ilk kadın valisi ünvanının sahibi oldu. 1995 yılında ANAP'tan Muğla milletvekili seçilmiştir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) 'de komisyon başkanlığına seçilen ilk Türk Milletvekilidir.
CEMAL TÜZÜN (1933-1970)
Kandıra'da 1933 yılında dünyaya gelen Cemal Tüzün, Orman Mühendisi Adil Tüzün’ün oğludur. 1954 - 1961 yıllarında iki dönem Demokrat Parti Kocaeli Milletvekilliği yapmış 1970 yılında vefat etmiştir.
ABDULLAH KÖSEOĞLU (1919-1983)
1919 yılında Kandıra’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunudur. Çocuk Hastalıkları ve Bakımı Mütehassı olan Köseoğlu, birçok kurumda doktor ve başhekim yardımcılığı görevlerinde bulunmasının ardından (1975-1980) yılları arasında Cumhuriyet Senatosu Kocaeli Üyeliği ile Avrupa Konseyi Parlamento Asamblesi Türk Grubu Üyeliği yapmıştır.
SEDAT AKAY (1925-2006)
1925 yılında Kandıra'da dünyaya gelen Sedat Akay, İstanbul Üniversitesi Orman ve İktisat Fakültelerinden mezun olmuştur. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Üyeliği ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nda bir süre müfettiş olarak görev yapan Akay, TBMM'de 13’ncü ve 15’nci dönemlerde Adalet Partisi (AP) Kocaeli Milletvekili olarak görev yaptı. Akay, evli ve üç çocuk babasıydı.
EROL KÖSE
1934, Kandıra Turnalı Köyü ‘nde doğdu. Babası Şevket Köse Kandıra’nın Turnalı Köyü’nden, annesi Adalet Köse Malaklar ve Belen Köyü’ndendir. Kabataş Lisesi’ni bitirmesinin ardından Hukuk Fakültesi’ni okurken babasının rahatsızlığı nedeniyle Kandıra’ya geri döndü. 1960 ihtilalinde İnşaat Mühendisi Erhan Yücel’le birlikte "Kandıra'nın Sesi" gazetesini kurarak, ihtilal sonrası CHP ve DP’lilerin aradaki gerginlikleri kaldırmak için gayret sarf etti. 1968 CHP İl Kongresi’nde İl Başkanlığı’na seçildi. 1971-1977 yılları arasında İzmit Belediye Başkanı olarak görev yaptı. 1987-1991yılları arasında SHP'den Kocaeli milletvekilliği yaptı. Evli ve iki çocuk babasıdır.
KANDIRA’NIN DEĞERLERİ
Kandıra Yoğurdu
Kandıra’nın en tanınmış değerlerinden biridir. Duruluğuyla ab-ı hayat serinliği veren, lezzeti ile baş döndüren bir yoğurt yediğinizde,üretim yerine bir bakın..Kandıra adresini görmeniz çok yüksek bir olasılıktır. Lezzeti, kıvamı, görüntüsü ile dikkat çeken Kandıra yoğurdu, bir defa tadanları kendisine hayran bırakırken üzerindeki katmer katmer kaymağı ile görenleri şaşırtır. Manda ve inek sütünün karıştırılması ile yapılan manda yoğurdu için patent çalışmaları 2005 yılında başlatılmış, 24/04/2005 tarihinde resmi gazetede tescil ilanı verilmiştir. Ve Kandıra Yoğurduna Patent alınmıştır. Eskiye oranla azalan manda popülasyonu Kandıra yoğurdunu olumsuz olarak etkilesede üretimi artırmak amacıyla üreticiyi destekler nitelikteki çalışmalar devam etmektedir. Kandıra Yoğurdu bu amaçla festivallerin vaz geçilmezleri arasında tanıtımı yapılan en önemli değerdir. Bölgede kurulan manda üretim çiftliği damızlıkmanda yavrusu üretimi ve manda yoğurdu üretimi açısından bölgede istikbal vadeden bir işletme olarak geleceğe yönelik ümitleri artırmaktadır.
KANDIRA BEZİ
Ham maddesi keten olan “Kandıra Bezi” tohumun toprağa atılmasından hasadın alınmasına, suya basılarak ipliğin çıkarılmasına ve tezgâhta dokunmasına kadar her aşamada hayli uğraş gerektiren bir üründür. Sonbaharda humuslu topraklara ekilen keten tohumları, mayıs ayında olgunlaşmaya başlar. Haziran ya da temmuz gibi elle köklerinden sökülerek hasat edilen keten liflerin, desteler halinde toplanır. Destelerin sert bir yere vurulmasıyla tohumlarıyla ayrılan keten lifleri, bir hafta bir çuval içinde suda ıslanarak bekletildikten sonra güneşte kurutulur ve yıvı taşı ile ezilerek mengeneden geçirilir. Çıkrıktan geçirilen ve eğrilen lifler iplik haline getirilerek, düzen adı verilen dokuma tezgahlarında işlenir ve keten bezi haline getirilir. Bölge halkının geçiminde bir zamanlar çok önemli bir yere sahip olan ve binlerce yıl parlak bir dönem geçiren keten, günümüzde zor üretim koşulları ve ekonomik değeri nedeniyle ekilmemektedir. Keten üretimi olmadığından dolayı Kandıra bezinin üretimi ne yazık ki eskisi gibi yoğun şekilde yapılamamaktadır. 1960’lı yıllara kadar Türkiye keten üretiminin %30’unun Kandıra’da yapıldığı bilinmektedir. Eskiden gelinlerin çeyizlerinin olmazsa olmazı olan Kandıra Bezi üzerine çeşitli renlerdeki ipler ve sim kullanılarak yapılan işlemelerle sanat harikası ürünler elde edilmektedir. Kandıra köylerinde el dokuma tezgahlarında dokunan Kandıra Bezi’nden eski Türk motifleri işlenmek suretiyle gömlek, ceket, pantolon, döpiyes, gecelik, masa örtüsü, yatak takımları, çay takımı, şemente, peçete, yatak çarşafı gibi bir çok ürün üretilmektedir. Kandıra bezi şile bezinin asıl kaynağıdır. Şile Bezi’nin üretiminde pamuk ipliğ ağırlıkla kullanılırken, Kandıra Bezi sadece keten ipi kullanılarak dokunmaktadır.
Kandıra Taşı
Akçaova ve Çerçilli’de bulunan taş ocaklarından çıkarılan Kandıra taşı ilçenin en önemli zenginliklerinden biridir. Sadece Kandıra’da değil Kocaeli, İstanbul gibi büyük şehirlerde de peyzaj mimarlığı, heykeltıraşlık ve dekorasyon gibi birçok alanda kullanılmaktadır. İlçe genelinde duvar, orobüs durağı, parke, bordür gibi çalışmalarda kent estetiğine katkı sağlayan Kandıra taşı, İstanbul’daki bir çok tarihi eserde restorasyon çalışmalarında kullanılmıştır. Hatta yurt dışına bile pazarlanmaktadır.
KANDIRA HİNDİSİ
Orijinal adı “ Amerikan Bronzu” olarak bilinen siyah renkli hindi “Kandıra Hindisi” olarak uzun yıllar Kandıra’da üretilmiştir. 1979 yılında açılan Hindi Çiftliği’nin 2002 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından kapatılmasının ardından hindi üretiminde büyük düşüş yaşanmıştır. Hindicilik bireysel çabalarla yılbaşına özel olarak üretim yapılmak suretiyle sürdürülmekte olup oluşan talebi karşılamaktan uzaktır.
MANCARLI PİDE –LOKUM
Kandıra’nın en bilinen ve fırınlarda en çok pişirilen hamur işi ürünü olan ‘’ Mancarlı Pide ’’ bölgeden toplanan mancar ve peynir karıştırılarak yapılan damak tadına uygun lezzetli bir pidedir. Özellikle sıcak olarak ayranla birlikte tüketildiğinde muhteşem bir lezzet sahiptir. Halen yoğun olarak yapılmaktadır. Bir diğer Kandıra değeri ise Lokum’dur. Sarmal şekilde yapılan Kandıra Lokumu, ceviz, haşhaş, ceviz, peynir ile yapılmakta olup, elma kabuğu gibi açılarak yenilmesi ve yumuşak tadı ile lokum adını almaya hak kazanmıştır. Kandıra Lokumu bir fırın tarafından patenti alınarak tescil ettirilmiştir.
Nüfus ve Etnik Gruplar:
Kandıra 933 km’ 2 alana kurulmuş 96 mahalleden oluşan bir ilçe olup nüfusu 50.046 dır. İlçe genelinde geçmişten bu güne kadar yaşayan ve ağırlıklı bir nüfusa sahip olan yerli halka ‘Manav’ adı verilmektedir. Manav kelimesi; bir yere sonradan gelenleri yerleşik halktan ayırt etmek için de kullanılan ve ‘Türkçe dışında dil bilmeyen’ topluluk anlamında kullanılan bir kavramdır. Başka bir deyişle Kandıra’nın yerleşik halkına ‘Yerli Türk’ anlamında ‘Manav’ denilmektedir. Çok dağınık bir yerleşime sahip Kandıra 96 mahalle ve …… ‘den oluşmaktadır. İlçemizin merkez mahalleleri ve nüfus sayısı Akdurak (5.461), Akbal, (242), Aydınlık (3.509), Çarşı (3.057) ve Orhan (2.051) Mahallesi (dir. Diğer mahalleler ise Ağaçağıl (219), Ahmethacılar (228), Akçabeyli (371), Akçakese (943), Akçaova (609),Akıncı (231), Alefli (143), Antaplı (235), Avdan (162), Babaköyü (346), Babalı ( 351), Bağırganlı (781), Balaban (443), Balcı (351), Ballar (973), Beyce (246), Beylerbeyi (491), Bollu (494), Bozburun (366), Cebeci (282), Çakırcaali (319), Çakmaklar (152), Çalca (127), Çalköy (674), Çalyer (144), Çamkonak (619), Çerçilli (476), Dalca (247), Deliveli (118), Doğancılı (130), Döngelli (461), Duraçalı (236), Duraklı (281), Eğercili ( 409), Elmacık (225), Esentepe (273), Ferizli (241), Gebeşler (110), Goncaaydın (194), Hacılar (387), Hacımazlı ( 285), Hacışeyh (186), Hediyeli (371), Hıdırlar ( 135), Hüdaverdiler ( 113), İncecik ( 360), Kabaağaç (188), Kanatlar (332), Karaağaç (1.214), Karadivan (210), Karlı (225), Kaymaz Araman (548), Kaymaz Erikli (193), Kefken (1.389), Kıncıllı (363), Kırkarmut (422), Kızılcapınar (127), Kocakaymas (…………), Kubuzcu ( 272), Kurtyeri (882), Lokmanlı (155), Mancarlar (160), Merkezerikli (376), Mülküşehsuvar (408), Nasuhlar (82), Ömerli ( 231), Özbey (396), Pelitpınarı (318), Pınardüzü (327), Pınarlı (427), Pirceler (142), Safalı (472), Sarıahmetler (194), Sarıcaali (366), Sarıgazi (201), Sarnıçlar ( 387), Selametli (199), Selimköy (214), Sepetçi (219), Seyitaliler (496), Sinanlı Bilalli (327), Sucuali (145), Süllü (241), Şerefsungur (215), Tatarahmet (173), Teksen (517), Terziler (214), Topluca (478), Üğümce (291), Yağcılar (381), Yusufça (386)’dır.
Kandıra Evleri
İnsan emeğinin yoğun kullanıldığı senelerdeinşa edilip günümüze kadar gelen ahşap evler, Kandıra’da dikkat çeken mimarilerdendir. Genel olarak müstakil ve iki katlı karşımıza çıkan bu ahşap evlerin bakımları da yine itina ile yapılmaktadır. Çatıları kiremit, küçük ve fazla camlardan oluşmakta ve evlerin bahçelerinde yeşil alanlar bulunmaktadır. İçyapılarında ise genellikle büyük odaların kullanıldığı görülmektedir. Çandılı köy evleri; Yapı malzemesi olarak; ahşap, taş, kerpiç ve tuğla-kiremit kullanılmaktadır. Çandılı evlerde kullanılan en önemli teknik, ‘ahşap yığma tekniği’dir. Bu teknikbölgede çandı çantı olarak adlandırılır.
KALAYCILIK
Kandıra’da bugün önemini yitiren diğer bir meslek ise kalaycılıktır. Günümüze değin babadan oğla geçerek gelen bu meslekler, bugün neredeyse yok olmak üzeredir. Bu meslekler eskiden oldukça fazla gelir sağlarken günümüzde sağlam bir kazanç kapısı olarak görülmemektedir. Bugün kalaycıların en çok iş yaptığı dönem, halkın Kurban Bayramı’ndan bir hafta önce kuzu tencerelerini kalaylattığı zamandır.
KÜFECİLİK
Kaybolan değerlerimizden bir diğeri ise küfeciliktir. Günümüzden 20–25 sene önce güney illerimizin mandalina ve portakal küfesi ihtiyacını karşılayan Kandıra, bugün sadece pazarcılıkla uğraşanların sebze ve meyvelerini taşımak için aldıkları küfeleri üretmektedir. Bu yüzden kefelerin satışları çok düşüktür.
Yöresel kıyafetler
Kandıra ve köylerinde geleneksel giyim tarzı dikkat çeker. Bu giysiler içinde şalvar, renkli ve desenlibasma motifleri işlenen kumaştan gömlek, gecelik, pantolon, entari, ak yazma ya da şerpe denen geniş, uçları püsküllü başörtülere rastlanır. Kadınlar şalvar, üç etek, es elibade denen kadife ceket ve topuklu pabuçları tercih ederken erkekler de dizlik, potur ya da zılga, içlik (mintan) aba ve kalpak giysileri giyerler
Kandıra’da Evlenme Gelenekleri
Kandıra’da her ne kadar son dönemlerde değişime uğrasa da evlenme geleneklerine özel bir öneM verilir. Seneler öncesinin görücü usulü evlenme geleneği ise günümüzde yerini, karşılıklı anlaşmave sevgi bağı çerçevesinde yapılan evliliklere bırakmıştır. Bir gün kız evinde diğer gün erkek evinde olmak üzere genellikle iki gün süren “büyük nişan”, limonata ve pasta ikramları yanı sıra tef ve darbuka eşliğinde düzenlenir. Bu eğlenceler sürerken takılar takılır. Kandıra’nın düğün adetlerinde Kız evinde“Dürü Çekme” vardır. İki ucundan tutulan çarşafa gelinin yakınları tarafından alınan hediyeler, maniler eşliğinde misafirlere gösterilerek konulur. Dürü çekmenin ardından gelin, gelinliğini çıkartır ancak duvağını çıkartmaz. Sonrasında da gelin ve arkadaşları bir araya gelip komşu evleri tek tek dolaşarak darbuka eşliğinde maniler söylerler. Komşular tarafından gelin ve arkadaşlarına fındık, çekirdek gibi çerezler verilir. “Heyamola” adı verilen bu durumda söylenen mani şöyledir: Heyamola, heyamola Kızın evi ışıl ışıl Oğlan evi mışıl mışılHeyamola, heyamola.
Kandıra Yöresi Erkek, Kadın Ve Çocuk Oyunları
Dipdip, Met, Çelik-Çomak, Tunuç, Domuz, Zekkelambaç, Saklambaç, Çizgi, Tombala, Üçtaş, Beştaş, Dokuztaş gibi oyunlar, erkekli kızlı oynanan başlıca yöresel çocuk oyunlarıdır. Erkek oyunları; yüzük, sıraman, adatopu, dalak çıkırığı, salıngaç, sinsana, arapuşağı ve kibrit. Kadın oyunları ise; kız çalma ve sürmelibalık akla gelen oyunlardır. Dönme: Yörede genellikle kına gecelerinde kadınların oynadığı bir oyundur. İki kadın bilindik türküleri çaldıkları teflerle tamamlarlar. Bu oyunu genellikle gelin görümcesiyle oynayarak başlatır. Oyunu oynayan kadınların başlarında pullu gırep (yemeni), üzerlerinde elbise, altlarında şalvar ve elde örülen yelekler vardır. Bekar kızlar gırebi saçları açık kalacak şekilde bağlar buna “kepleme” denilmektedir. Evli kadınlar ise bu oyuna eşlik ederken saçlarını tamamen örterler
Yöresel Atasözleri
“Acele ile menzil alınmaz”, “Acılı başta akıl olmaz”, “Alt gıya oturulmadan üst gıya oturulmaz”, “Beyler buyruğu yoksula kan ağlatır”, “Bin dost az, bir düşman çok”, “Dert, saklayanda kalır”, “Ekmek mayadan, kız anadan olur”, “Erkek kısmı eşeğinden karı kısmı döşeğinden belli olur”, “Gece gözüyle bez, genç gözüyle kız alma”, “Her evin soğan soyması ayrı olur”, “Koca öküz otluk yığının devrildiği gün doyar”, “Kötü kabağın çekirdeği çok olur”, “Misafirin sevileni ekmek yapıldığı gün gelir”, “Yürük at kendi yemini kendi artırır, yürük olmayan at kendi yemini kendi bitirir”.
Yöresel Maniler
Evlerim ıssız kaldı Destiler susuz kaldı Evdeki yengelerim Görümcesiz kaldı. Ayağımda yemeni Altı yok üstü yeni Babam köye kız vermez Yeminlidir yeminli Masa üstünde pekmez O pekmez bana yetmez Sakarya’nın kızları Başlıksız gelin gitmez Elimdeki yüzüğün, İki sarı taşı var; Yârim esmerdir ama Sevilecek başı var. Alan düzün yolları Tahtadan tahtaya mı? Yar bizim buluşmamız Haftadan haftaya mı?
BİLMECELER
“Altı mermer üstü mermer içinde gelin oynar.” (dil)
“Bıldırcın budunu kaşır, bulduğunu bana taşır.” (çatal)
“Beş kardeş birbirini kovalar.” (çorap şişi)
“Dal üstünde kitli sandık?” (ceviz)
“Dağdan gelir dak gibi, kolları budak gibi,
’’Eğilir bir su içer, bağırır oğlak gibi?” (geyik)
“Dışı var içi yok, bir tekme çaksam suçu yok.” (top)
“Sarıdır sarkar, düşecem diye korkar?” (ayva)
“Tek direkli bin kiremitli?” (lahana)
“Uzar uzar ip gibi, geri döner küp gibi?” (balkabağı)
“Yarım ektim bütün aldım?” (patates).
“Yeni gelinin fesi, acı gelir nefesi.” (biber)
“Yeşil mantolu, kırmızı entarili, siyah düğmeli.” (karpuz
Kandıra Türküleri
Kırktepenin Tepesi
Kırktepenin tepesi de
Eminemin altın küpesi
Eminem çocuk yapmış da
Kimdir bunun ebesi
Kırktepe tepe içinde de
Suyu da bardak içinde Eminem de çocuk yapıyor da
Emneşerif ebesi
Dedelerin çukuru da
Hayriyenin uçkuru
Alosmanoğlu gelirse de
Bizi buralardan uçurur
A Benim Kara Yârim
A benim kara yârim
Perçemi tara yârim
Yüzünde göz izi var
Sana kim baktı yârim
Kendime göre kendime göre
Çor arıyom ben
Atma da taşı vurursun
Sonra da pişman olursun
Çoktan beri görmediğim
Geliyor göreceğim
Kendime göre kendime göre
Çor arıyom ben
Ölü Tavuk Pişirdiler
Ölü tavuk pişirdiler
Masamıza getirdiler
Eriklerin ebesine
Rakı şarap içirdiler
Amannnn .. Naciye Naciye
Cilveli Naciye
Aman dali dali
Goca Şükrü deli
Nuri Caferiye Muhsine
Hüsniye Lütfiye
Amannnn .. Naciye Naciye
Cilveli Naciye
Aman dali dali
Goca Şükrü deli Nuri
Caferiye Muhsine
Hüsniye Lütfiye
Yeşilim
Entarisi al basma
Alıp divara asma
Sen benimsin ben senin
Her lafa kulak asma
Yeşillim yeşillim yeşillim Amman
Yeşil yaprak altında üşürüm Amman
Entarisi mor meni
Verem ettin sen beni
Nasıl verem olmayım
Eller seviyor seni
Yeşillim yeşillim yeşillim Amman
Yeşil yaprak altında üşürüm Amman
Entarisi basmadan
Yar geliyor asmadan
Esir ettin sen beni
Yularımız tasmadan
Yeşillim yeşillim yeşillim amman
Yeşil yaprak altında üşürüm amman
Adalara Gel
Taksi geldi düt dedi
Annem çabuk git dedi
Akşam dünürler geldi
Beybabam ufak dedi
Gitmeyecem
Yap yarim askerliğin bekleyecem
Bugün hava yaz yârim
Gömleğin beyaz yârim
Bisikletin üstünde
Bana mektup yaz yârim
Adalara gel
Adalar kalabalık modalara gel
Olmadı Bacanak
Tabakası gümüşten
Haberim yok bu işten
Bizi böyle yapanlar
Ablamınan eniştem
Olmadı bacanak tek tek bas
Bu gece de kaçamak yaramaz
Gökte yıldız sayılmaz
Çiğ yumurta soyulmaz
Onbeş yaşında kızların
Cilvesine doyulmaz
Olmadı bacanak tek tek bas
Bu gece de kaçamak yaramaz
Gökte yıldız binaltmış
Mevlam seni yaratmış
Anası çöpten, çöpten amma
Kızını da nurdan yaratmış
Olmadı bacanak tek tek bas
Bu gece de kaçamak yaramaz
Kültürel Yaşam /
Cultural Life
Cicilerin Başında Tabancam Kaldı
Cicilerin başında tabancam kaldı
Al topuklu Bahriyem kimlere kaldı
Sen ağlama Bahriyem ben yine gelirim
Asker olur gidersem ben yine sana dönerim
Cicilerin başında üç gün oturdum
Uç günün içinde a canım harbe tutuldum
Sen ağlama Bahriyen ben yine gelirim
Asker olur gidersem ben yine sana dönerim
Cicilerin başında sıra söğütler
Yârim binbaşı olmuş askeri öğütler
Sen ağlama Bahriyem ben yine gelirim
Asker olur gidersem ben yine sana dönerim
Evlerinin Önü
Evlerinin önü de vah vah
Bulgur dibeği aman aman bulgur dibeği
Dibeği vurdukça vurdukça sallar göbeği
Evlerinin önü de vah vah
Nane de maydanoz aman aman nanede maydanoz
Şu bizim haneye haneye gelmez oldunuz
Evlerinin önü de vah vah
Duttur geçilmez aman aman duttur geçilmez
Şu dutun yaprağı yaprağı sıktır seçilmez
Evlerinin önü de vah vah
Bakla da börülce aman aman bakla da börülce
Hamamdan geliyor gelin görümce
Kuşlar Gibi
Kuşlar gibi kuşlar gibi ötüşelim biz aman aman
Ötüşelim biz
Al yanaktan kırmızı dudaktan öpüşelim biz
Kuşlar gibi kuşlar gibi daldan dala uçuşalım biz aman aman
Uçuşalım biz
Al yanaktan, kırmızı dudaktan öpüşelim biz
Kuşlar gibi kuşlar gibi çam dibinde buluşalım biz aman aman
Buluşalım biz
Al yanaktan, kırmızı dudaktan öpüşelim biz
Karadeniz gümbür gümbür gümeler
Karadeniz gümbür gümbür gümeler
Of yavrum of of
Of ah gümeler de eski derdim
Yeniler aman
Nazlı yari alıp giden gemiler of yavrum of
Ah neyleyim dostlar yazım buymuş aman
Dostumuzdan düşmanımız çoğumuş aman
Karadeniz ortasında bir nişan of yavrum of
Ah gitti yarim oldu halim perişan aman
Dua edin dostlar yare kavuşam of yavrum of
Sarı saman harmanlarda savrulur
Hep analar kuzusundan ayrılır
Annem beni veremedi dengime
Bıçaklar çekeyim kendi kendime
Yöreye özgü kelimeler
Esker - çivi
Eza- kibrit
Ganat- tuvalet, wc
Hayat- eski evlerde salon
Pahıl- inatçı
Yemen- ayakkabı
Zollu- has, iyi, güzel
Büzelek- içten pazarlıklı
Cobuz- küçükçe çukur
Çavale- hesapsız davranan
Gıvırma- kabak tatlısı
Mahrama - havlu
Töngel - muşmula
Yöreye Özgü Kelimelerden
Yöresel Lezzetler /Regional Tastes
Mancarlı Pide, Cevizli ekmek, Bayram Bileği, Kocamgörmez, Kuru Börek, Düdük Makarna, Kesme, Yalancı Mantı, Kaçamak(Malak) Ispanaklı Pide, Kandıra Hamursuzu, Kerpe Lokumu, Cizleme vardır hamur işlerinden. Çorbalardan Kesme Çorbası, Umaç Çorbası, Düğün Çorbası, Çeneçarpan, PoçukÇorbası kışın sofraların olmazsa olmazlarıdır. Tatlılardan Akkabak Tatlısı, Sütlaç Zerde (Saraç) Bayramlarda yapılırken, Keten Helva, Gül Böreği, Üre, Kıvırma, Höşmeni (Höşemerim),Keten Helvası,Kuru börek tatlısı, Nazlı yöreye özgü tatlılardır. Yemeklerden Tavuklu Keşkek, İçli Hindi Dolması, Cevizli Çerkez Tavuğu, Evelik(Efelik), Ebegümeci, Kara Lahana Yemeği, Salata ve Mezelerden Su Mancarı Salatası, Semizotu Salatası, Karnabahar Salatası, Lahana Salatası, Ispanak Boranası, Patlıcan Boranası, ve Acıka’ya kadar yöreye özgü unutamayacağınızlezzetler vardır.
DARTI…
Tadını üçte iki oranında manda sütünden yapılıyor olmasından alan organik Kandıra yoğurdununüzerinde oluşan kaymak da bambaşka bir lezzettir. Kesilip katlanarak ya da rulo olara servis edilebilen bu kaymak sade yenilebileceği gibi balla veya reçelle kombin de edilebilir. Kaymak yöresel bir lezzet olan “dartı” olarak da değerlendirebilmektedir. Hafif kısık ateşte kahverengileşene kadar ısıtılan Kandıra kaymağına biraz tuz eklenerek çökene kadarkarıştırılır ve kahvaltıda ya da makarnaların üzerine sos olarak kullanabilir.
Nasıl Ulaşılır
Kandıra’ya karayolundan 3 ayrı şekilde ulaşılabilmektedir. İstanbul-Ankara TEM Otoyolu üzerindeki Kandıra Sapağından ayrıldıktan 35km. sonra Kandıra’ya ulaşmak mümkündür. Adapazarı’na 45km. mesafede olan Kaynarca-Kaymas yolu üzerinden de Kandıra’ya ulaşılabilir. İstanbul ili, Şile ve Ağva yolundan da Kandıra’ya ulaşım olabilmektedir. Ağva-Kandıra arası ise 38km.’dir. Kandıra’ya yolunuz düştüğünde, sıcacık tatil köyleri ile ziyaretçilerine kucak açan Kandıra sizlere en iyi konaklama imkânlarını sağlar. Muhteşem kumsalı ve eşsiz manzarasıyla Kandıra; otel, pansiyon ve çadır gibi konaklama çeşitleri sunarak siz ziyaretçilerimizin en iyi şekilde hizmetindedir. Kerpe, Kefken ve Cebeci’de birçok konaklama yapabileceğiniz yerler bulunmaktadır. Ailenizle güzel bir haftasonu geçirmek isterseniz Kandıra bulunmaz bir imkândır...
Konaklama
Kandıra’ya yolunuz düştüğünde, sıcacık tatil köyleri ile ziyaretçilerine kucak açan Kandıra sizlere en iyi konaklama imkânlarını sağlar. Muhteşem kumsalı ve eşsiz manzarasıyla Kandıra; otel, pansiyon ve çadır gibi konaklama çeşitleri sunarak siz ziyaretçilerimizin en iyi şekilde hizmetindedir. Kerpe, Kefken ve Cebeci’de birçok konaklama yapabileceğiniz yerler bulunmaktadır. Ailenizle güzel bir haftasonu geçirmek isterseniz Kandıra bulunmaz bir imkândır..
Üç Bey – Uç Bey ( Kandıra Notları )
Kandıra'ya iki kilometre mesafede ve Kuzeydoğu yönünde Kışla köyü yanında halk arasında eskiden beri “Üç Bey” adıyla anılan ne yazık ki halende “Üç Bey” denilen mevkiinin asıl ve doğru adı “Uç Beyi”dir. Selçukluların Bizanslılarla yaptıkları kanlı mücadele ve savaşlarda ileri gelen beylerini şehit veren imparatorluk nihayet bunların sayesinde Kocaeli'ne sahip olabilmişlerdir. Bununla birlikte Selçuk saltanatının yayılmasında büyük rolleri görülen Uç Beylerdir. Bu tabir zamanımız askerliğinde geçtiği gibi önemli bir yeri vardır. İncelemelerimiz gösteriyor ki artık bu mahallin adı “Üç Bey” değil, “Uç Beyi” olması gerekir. Halk bu kavramı birbirine karıştırmıştır.
Bu rivayete göre: Güya bu tepede Üç Bey meftun bulunduğundan dolayı Üç Bey deniliyormuş. Fakat bu efsane ve hurafenin ne dereceye kadar doğru olduğunu kestirebilmek kehanet olur. Bizim elimizdeki belgeler ve menkıbeler bu mahallin Uç Beyi olduğunda toplanmaktadır.
Kocaeli vilayetinin tarihi bakımdan çok zengin olduğu bu sütunlarda çeşitli zamanlarda belirtmiştik. Bu gerçeği hiçbir aydın insan inkâr edemez. Kocaeli hakkında yazılmış birçok tarihlerde bilgi mevcuttur. Fakat yıllardan beri ilgili bulunanlar niçin vilayet tarihini meydana getirememişler? Eğer zamanında böyle hayırlı bir teşebbüse girişilmiş olsa öyle zannederiz ki vilayetin bütün kazalarından azami istifade edilebilir ve herkes seve seve elinden gelen yardımı esirgemezdi.
Sonbaharda humuslu topraklara ekilen keten tohumları, mayıs ayında olgunlaşmaya başlar. Haziran ya da Temmuz gibi elle köklerinden sökülerek hasat edilen keten liflerin, desteler halinde toplanır. Destelerin sert bir yere vurulmasıyla tohumlarıyla ayrılan keten lifleri, bir hafta bir çuval içinde suda ıslanarak bekletildikten sonra güneşte kurutulur ve yıvı taşı ile izlenerek mengeneden geçirilir. Böylece lif haline gelen keten,tokmakla ezilerek topraktan geçirilir. Çıkrıktan geçirilen ve eğrilen lifler iplik haline getirilerek, düzen adı verilen dokuma tezgahlarında işlenir ve keten bezi haline getirilir.
Keten bitkisinden elde edilen liflerin çok uzun yıllar halat yapımında, Kandıra bezinin ise Romalılar döneminde gemilerde yelken bezi olarak kullanıldığına değinen Gülşah, bitkinin tohumlarından elde edilen yağın da hem aydınlanmada hem de yemek yapımında kullanıldığını, yağlı boyanın hammaddesi olan beziryağının da ketentohumlarının ezilmesi sonucu eldelir..
"Seyrek Kalesi, Teksen Kalesi (Hisar Tepesi), Kerpe Antik Liman ve Kalesi, Vize Burnu-Bıyıklı Kumluğu arasında ki alanda; prehistorik buluntular, Pembe Kayalıklar ve taş ocakları, Cebeci Köyü- Kefken Adası'nda antik Apollonis Thynia Antik Kenti, Kıncıllı Köyü'nde Arkeolojik ve Doğal Sit alanı, Babalı Mevkii Çerkez Mağarası, Pınarlı Köyü Sardala Koyu Malkaya Manastırı Kandıra'dadır. Kandıra'daki Tarihi - Doğal Mirası 46 adet eser Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescillenerek koruma altına alınmıştır.